Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Sistemi, 2017 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle yürürlüğe giren ve 2018 genel seçimleriyle tamamen aktif hale gelen bir hükümet sistemidir. Bu sistemde, Cumhurbaşkanı hem devletin hem de yürütme organının başı olarak görev yapar. Bu model, Türkiye'nin önceki parlamenter sisteminden ciddi derecede farklıdır ve daha merkezileşmiş bir yönetim yapısı sunar.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, halk tarafından doğrudan ve 5 yıllık bir dönem için seçilir. Bir kişi en fazla iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapabilir. Cumhurbaşkanı, geniş yetkilere sahiptir; bakanları ve üst düzey kamu görevlilerini atar ve görevden alır, kararname çıkarabilir ve ülkenin genel politikalarını belirler. Ayrıca, Meclis’in onayı olmaksızın bütçeyi hazırlama ve uygulama yetkisine sahiptir.

Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı sisteminin bir diğer belirgin özelliği yasama ve yürütme organlarının ayrılığıdır. Milletvekilleri Cumhurbaşkanı tarafından atanamaz ve Cumhurbaşkanı da milletvekillerine doğrudan emir veremez. Yasama organı, 600 sandalyeli Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir (TBMM) ve görevleri arasında yasa çıkarma, onaylama ve denetleme işleri yer alır. Cumhurbaşkanlığı ve Meclis birbirinden bağımsız olarak hareket eder.

Cumhurbaşkanlığı sistemi, siyasi istikrar sağlamayı hedefleyen bir yapı olarak kabul edilir. Başkanlık modeline yakın olan bu sistemde, icra yetkileri daha güçlü ve karar alma süreçleri daha hızlıdır. Bununla birlikte, sistemin eleştirildiği yönler de vardır; özellikle denetim mekanizmalarının zayıfladığı ve otoriterleşme riski taşıdığı düşünülerek çeşitli tartışmalara yol açmıştır.

Özetle, Türkiye'deki Cumhurbaşkanlığı sistemi, yürütme yetkilerinin merkezi bir otoriteye verilmesi ve halk tarafından doğrudan seçilme gibi özellikleriyle dikkat çeker. Bu yeni sistem, hem avantajları hem de potansiyel dezavantajlarıyla Türkiye'nin siyasal yapısında önemli bir değişimdir.